Monday, January 31, 2011

Yoga Pratiğinin Kaynağı 2. bölüm (Desikachar - The Heart of Yoga)

Adviya'nın Dalları
İlk görüş veya doğrudan hissettiklerimiz veya algılarımız çok nadiren yanlış çıkar. Avidya da nadiren kendini avidya olarak gösterir. Gerçekte, avidyanın özellklerinden biri saklanmış kalmasıdır. Avidyanın dallarının özelliklerini tanımlamak kolaydır. Eğer bunların bizde yaşadığına dikkat edersek, avidyanın varlığını fark edebiliriz.
İlk Avidya'nın dalı egodur. Bizi şu tarz düşüncelerin içine itmesinden onu tanıyabilirsiniz: "diğer insanlardan daha iyi olmalıyım", "ben en muhteşemim"* "haklı olduğumu biliyorum". Bu dal yogada "asmita" olarak adlandırılır. 
İkinci dal kendini istekler ile gösterir. Bu dal da raga olarak adlandırılır. Biz bugün onu istiyoruz. Bugün ihtiyacımız olduğundan değil çünkü, dün keyif vericiydi. Örneğin dün bir bardak meyve suyu içtim ve çok iyi geldi, çünkü ihtiyacım vardı. Bugün de içmek istiyorum ama belki bugün buna ihtiyacım yok. Sahip olmadığımız şeyleri isteriz. Yapabildiklerimiz veya sahip olduklarımızı değil, daha da fazlasını istiyoruz. Gitmesini istediğimiz şeyleri tutmak istiyoruz. İşte bu ragadır.
Dveşa, avidyanın 3. dalıdır ve raganın tam olarak karşıtıdır. Dveşa'da her şeyi reddetmekle kendini ifade eder. Bazı zor deneyimlerden sonra bunları tekrarlamaktan korkarız. Dolasıyla insanları, düşünceleri veya o durumla ilişkili her ne varsa onları reddeder, bize tekrar acı vermemesi için uzaklaştırırız. Dveşa aynı zamanda aslında tanıdık olmayan, ortak bir geçmişe, bir hikayeye sahip olmadığımız, pozitif veya negatif olmayan şeyleri de reddetmemize neden olur. Bu reddediş formlarının hepsi dveşa'dır.
Sonuç olarak abhinivesa korkusu vardır.Bu herhalde adviyanın en gizemli dalıdır ve günlük hayatımızın her dalında gözlemlenebilir. Belirsizlik hissederiz, hayattaki pozisyonumuz hakkında şüpheler duyarız, diğer insanların bizi negatif yargılamasından korkarız. Eğer hayat stilimiz tedirginlik verici ise kendimizi belirsizlikte hissederiz. Yaşlanmayı istemeyiz. Bu his belirtileri adviya'nın dördüncü dalı olan abhinivesa'nın ifadesidir.
Adviyanın bu dört dalı beraber veya tekil bile olsalar algımızı karıştırırlar. Bunların sayesinde adviya biliçaltında sürekli aktiftir ve bunun sonucu olarak biz kendimizi tatminsiz hissederiz. Örneğin bir sınıfta asanaları uygularken başkaları ile kendimizi kıyaslayabiliriz. Fark ederiz ki birisi bizden daha esnektir ve bu bizde tatminsizlik oluşturur. Yine de asanaların uygulanması bir spor yarışması değildir. Birinin bizden daha çok öne kapanabiliyor olması onun bizden daha üstün seviyede olması anlamına gelmemektedir. Bu tip kıyaslamalar üstünlüğün hissedilmesinden kaynaklı mutluluklara veya aşağı seviye hissedilmesinden doğan mutsuzluklara neden olmaktadır.Bu tarz tatminsizlikler bizde kalıcı etkilere sahiptir ve bizi yalnız bırakmazlar. Her iki durumda da hislerimizin temeli bizim için hala gizlidir.
Avidya'nın varlığı hakkında size kendimden bir örnek vereyim. Yoga Sutralar hakkında bir konuşma sırasında sanırım bir hata yapmışım. Normalde bu durumu kabul eder ve özür dilerdim. Bu defa bir arkadaşım bana bu muhteşem metinler hakkındaki yorumlarımın hatalı olduğunu söyledi. İçimde şiddetli bir acı hissettim. Kendimi hasta hissettim. Asmita'nın etkisi altında muhtemelen arkadaşımın haksız ve benim haklı olduğumu ispata çalıştım. Ya da abhinivesa beni geri çekti. Her ne olursa, ben bu eleştiriyi kabul etmek ve yeni bilgiler öğrenmek yerine, onu reddettim.
Avidya'nın dalları genişledikçe bizim doğru yargılama yapamadığımız için hatalı hareketler yapma olasılığımız artmaktadır. Ne zaman bir problemi gördüğümüzde onun oluşumunda avidyanın enstrümanlarının varlığını kabul edebiliriz. Yoga avidya'nın etkilerini azaltır ve gerçek algılama onun yerini alır.
Avidya'nın onun varlığında değil, yokluğunda daha iyi algılarız. Ne zaman doğru bir şey görsek orda etkileyici bir huzurda vardır. Gerginlik hissetmeyiz, kargaşa yoktur, üzüntü yoktur. Örneğin ne zaman bilinçli bir şekilde yavaş yavaş konuşsam, sessizlikten gelen baharı hissederim ve vidya, açık anlayış benimledir. Ama eğer ki ne söylediğim hakkında emin değilsem hızlı konuşmaya çalışırım. Gereksiz kelimeler kullanırım ve cümlelerimi yarım bırakırım. Öyleyse ne zaman anlayışımız açık, kendimizi içten içe sakin ve sessiz hissederiz.
Metanet ve Değişim
Eger yoga kavramlarını onaylıyorsak, gördüğümüz her şey, deneyimlerimiz ve hislerimiz birer ilizyon olmaz: gerçek ve doğrudurlar. Her şey gerçektir, hatta rüyalarımız, idealllerimiz ve fantezilerimiz. Hatta avidya bile gerçektir. Bu kavram satvada'dır.
Yogada gördüğümüz ve deneyimlerimiz gerçek ve doğru olsa da tüm formlar ve içerikler sürekli değişim içindedir. Bu sürekli değişim kavramı parinamavada olarak bilinir. Bugünkü bakış açımız, tıpkı dünkü gibi olmak zorunda değildir. Çünkü durum, onunla ilişkilerimiz ve biz değiştik bu arada. Bu sürekli değişim görüşü avidyanın varlığını engellemez. Eğer bir şeyler kötü giderse, her zaman daha iyisi için değiştirebilirler. Tabi ki, her zaman kötü de gidebilirler! Hiç bir zaman hayatta neler olacağını önceden bilemeyiz ve işte dikkatli olmak bu yüzden önemlidir. İşler iyi veya kötü gidişi bizim kendi hareketlerimizin hatrı sayılır miktarıdır. Düzenli yoga pratiğinin önerisini takip eden diğer esas uygulama boyunca bizim her an anda kalmamızı sağlamayı öğrenmektir. Böylece daha öncesine göre daha da ilerleme kaydetmiş oluruz.
Yoga, içimizde son derece gerçek olan, başka hiç bir şeye benzemeyen ve değişmeyen fikire bağlanır. Bu kaynağa pruşa veya drastr yani görülen veya dosdoğru görülen olarak anlamlandırabiliriz. Bir nehirde yüzerken nehiri göremeyiz, o sırada onu fark etmek güçtür. Çok fazla hareket ettiğimiz için onun akışını göremeyiz. Ne zaman ki kıyıya çıkıp, kendimizi sabitledik, artık nehrin nasıl aktığını rahatça görebiliriz.
Prusa neyi ne kadar görebildiğimizi ifade eder. Bu içimizdeki hatasız algıladığımız güçtür. Yoga uygulaması bu engellenmemiş bakışın basitçe olmasını teşvik eder. Aklımız avidya ile çevrildikçe algılarımız bulutlanır. İçimizde ne zaman sükutu hissetmeye başlarız, o zaman gerçekten anlarız ve bu öyle bir anlayıştır ki bizi doğru hareketlere yönlendiren hayatımızda güçlü ve pozitif bir etkisi olur. Bu avidyayı azaltan doğru algılayış genellikle bir anda oluşmaz. Beden ve vücut algının belirli patternlerine alışkındır ve bunlar yoga uygulaması boyunca değişmeye meyillidirler. Yoga sutralarında denir ki insanlar yoga uygulamalarına başladıklarında açıklığın ve bulutlanmanın dalgalanmasını tecrübe ederler. Bu da bizim pek çok farklı açıklığın beynimiz ve algımızda gerçekleştiği periyottan geçtiğimiz demektir. Zaman geçtikçe daha az açık olmayan ve daha fazla berraklık olacaktır. Bu kaymayı tanımak ilerlememizi ölçmemiz için bir yoldur.
Bir kişi daha iyi olmak için yogaya başladığında bu asmita'nın (ego) göstergesi değil midir? Böyle bir soru bizi avidyanın anlamı konusunda önemli bir keşife götürür. Avidyaya bağımlıyız ve doğrudan veya dolaylı yollardan fark ediyoruz ki onunla ilgili ne yapmamız gerektiği netleşiyor. Bazen ilk adım daha iyi olma ihtiyacı veya tamamlandığını hissetmek olabilir. Bu tıpkı "fakirim, ama daha zengin olmak istiyorum" veya "doktor olmak istiyorum" demektekten farklı değildir. Birilerinin "ben kendimi geliştirmek istemiyorum" diyeceğinden şüpheliyim ve eğer ilk adım daha iyi olmak gibi bir arzudan bile gelse, egodan bile kaynaklı olsa hala doğru bir adımdır. Çünkü bizi yoganın ilk basamaklarına götürür. Ayrıca biz asla kişisel gelişimin o ilk basamaklarında kalmayacağız. Yoga sutralara göre tanıma avidyanın fethi ve onların etkileri sadece tırmanmakta olduğumuz merdivenin birer basamaklarıdır. Daha iyi olmaksa merdiven basamaklarından biridir. Ve şu gerçektir ki yoga uygulaması konsantrasyon yeteneğimizi ve bağımsızlığımızı dereceli olarak geliştirir. Sağlığımız, ilişkilerimiz ve yaptığımız herşeyi geliştiririz. Merdivenin bu ilk basamaklarından daha yukarda başlasaydık o zaman belki yogaya da ihtiyaç duymazdık.
Bu merdivene nasıl tırmanırız? Patanjalinin yoga sutralarında bize yardımcı olacak üç şey önerilir. Birincisi Tapas. Tapas kelimesinin kökü tap yani kalp veya arınmadır. Tapas kendimizi sağlıklı ve içten içe arındırmak anlamına gelir. Tapas günah çıkarma, çile çekme veya katı diyet olarak da tanımlanabilir. Fakat yoga sutralarda asana ve pranayamaları yani fiziksel ve nefes egzersizlerini uygulamak olarak belirtilmiştir. Bu egzersizlerin bize diğer faydalarının yanı sıra bloklardan ve sağlığı bozan diğer şeylerden kurtulmamıza yardımcı olur. Asana ve pranayamaları uygulayarak tüm sistemimizi etkilememiz mümkün olur. Bu aynı altın cevherini ısıtarak saf halini elde etmeye benzer.
Yoganın basamaklarını keşfetmemizi sağlayan ikinci anlam svadhyaya'dır. Sva'nın anlamı öz ve adhyaya da çalışma ve araştırma olarak çevrilebilir. Svadhyayanın yardımı ile biz kendimizi daha iyi bilir hale geliriz. Biz kimiz, neyiz, bu dünya ile ilişkilerimiz neler? Bunlar bizi sağlıklı tutmak için yeterli değildir. Kim olduğumuzu ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi bilmeliyiz. Bedenimizde olduğu kadar aklımızda da temiz bir ayna yoksa bu hiç kolay değildir. Fakat okuyup çalıştıklarımızdan ve tartıştıklarımızın geri dönüşleri üzerinden aklımızın yansımasını görebiliriz. Bu özellikle şu metinler üzerinde çalışıldığında muhteşemdir: Yoga Sutra, İncil, Mahabharat ve Kur'an. Bu metinleri çalışarak kendimizi görebiliriz.
Yoga sutralardaki üçüncü olası yol ise yoganın uygulama aşaması olan isvarapranidhana. Bu terim çoğunlukla Allah aşkı olarak geçer, aynı zamanda da bir hareketin kalitesi anlamına da gelir. Asana ve pranayamaları çalıştıkça kendimizi sağlıklı tutar ve davranışlarımızın birer yansıması olmaktan uzaklaşırız. Aynı zamanda karıyerimiz devam eder, nitelik kazanırız ve hayatımızın geri kalanı normal şekilde devam eder. Her şey olabildiğince iyi gider. Ancak hareketlerimizin meyvelerinden asla emin olamayız. Bu nedenle beklentilerimizden uzaklaşıp davranışlarımıza daha fazla dikkat göstermek iyi olacaktır.
Neticede bu üç yol sağlık, araştırma ve hareketlerin kalitesi insan davranışlarının tüm spektrumunu kapsar. Eğer ki sağlıklıysak, kendimiz hakkında çok şey biliyorsak ve hareketlerimizin kalitesini arttırdıysak daha az hata yaparız. eBu üç belirgin konu üzerinde çalışarak avidyayı azaltmak önerilir. Hep birden bunlar kriya yoga yani hareket yogası olarak bilinir. Kriya kr kelimesinden yani yapmak kelimesinden gelir. Yoga pasif değildir. Hayata katılmak zorundayız. Bunu yapmak içinde kendi içimizde çalışmalıyız.
Yoganın iki şeyin birleşerek tek olduğu açıklamıştık. Ayrıca eğer ki ulaşılamayan bir noktaya veya poza ulaşılmak isteniyorsa yoga, davranışlardaki incelik demektir. Davranış yogası, kriya yoga oluşun bir aşaması olarak yogayı yapmamız anlamına da gelir. Her ne kadar yoganın bir parçası olsa da kriya yoga, yoganın hayatın tüm yönlerince daha iyiye doğru değişime neden olan pratik bir branşıdır.
SON

Yoga Pratiğinin Kaynağı - 1. bölüm (Desikachar - The Heart of Yoga)

Yoga'yı açıklamak için en uygun kaynak herhale Patanjali'nin yoga sutra'sıdır. Yoga Sutra diğer tüm kaynaklara göre en evrensel olanıdır çünkü, aklın nasıl çalıştığına ve ona nasıl etki edeceğimize yönelir. Yoga sutralarda tanımlandığı gibi; yoga, akla herhangi bir engelleneme veya kesinti olmaksızın doğrudan erişebilmektedir. Bunun insan üzerindeki etkisi de yaşamda odaklanma ve üretkenlik olmaktadır. Tüm diğer tanrı hakkında bahseden yoga metinleri, bilinç ve buna benzer diğer kavramlar ya tamamen kabul edilmemiş veya kalıcılığını dinlerden veya düşünürlerden bağımsız sağlayamamıştır. Eğer yoga'yı herkesin erişebildiği bir yol olarak kabul edersek, Yoga sutranın bu tartışmanın tam konusu olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü aklın kalitesi hakkındaki sorular evrenseldir. Tanrı, yaratan veya üstün varlık hakkında konuşmak, onun varlığını kabul etseler veya reddetseler bile sıklıkla insanları rahatsız eder. Patanjali'nin yoga sutrası sıradışı olarak açıktır ve bu nedenler de etkileyicidir. Tanrı fikri reddedilmemekte veya kişiyi inanmaya zorlamamaktadır. Bu nedenle Yoga Sutra yogayı diğer metinlere göre daha anlaşılabilir yapmaktadır.
Kavrayış ve Hareket
Patanjalinin yoga sutralarının en önemli kavramı yoga sutraların kavrayışının yolu ve neden bizim sürekli olarak zorluklarla karşılaştığımızın açıkmasıdır. Eğer bu problemleri biz yaratıyorsak, aynı zamanda kendimizi onlardan nasıl özgürleştirebileceğimizi de öğrenmeliyiz.
Bizim algımız nasıl çalışır? Biz sıklıkla bir durumda neyin doğru olduğuna karar verir ve ona göre hareket ederiz. Gerçekte, biz sadece kendimiz için karar veririz ve bizim hareketlerimizin sonuçları başkaları veya yine kendimiz için talihsizlik olabilir.Hangi durumda neyin doğru olduğunu anlamak veya durumu doğru şekilde anlamak da zordur. Bu nedenle her ne kadar bir şeyler yapmak daha karlı görünse de bir şey yapmayız.
Yoga Sutra deneyimlerin spektrumunun iki ucu olarak ifade etmek için "Avidya" yı tanımlar. Avidya'nın kelime anlamı "yanlış kavrama" demektir ve hatalı algılamayı tanımlamaktadır. Avidya güç farkedilen kabalık ile karışır. Avidya kelimesinin karşıtı "vidya", doğru anlama demektir.
Peki bu avidya nedir ki hayatımızı bu kadar yönlendirmektedir? Avidya, pek çok bilinçsiz hareketimizin toplam sonucu olarak tanımlanabilir. Hareketler ve kavramlar bizim yıllar boyu mekanikleşmiş olarak taşıdığımız, biriktirdiğimiz şeylerdir. Bu bilinçsiz hareketlerin sonucu, zihin her geçen an daha da çok alışkanlılıklarına bağlı kalır ancak, biz bugünün normları ile dünkü hareketlerimizi kabul edene kadar. Kavrama ve hareketlerimizdeki bu alışkanlık Samskara olarak adlandırılır. Bu alışkanlar, adviya ile zihni kuşatır ve biz gerçekliği bir bulanık film tabakasının arkasından seyrederiz.
Eğer bir durumu yeterince net bir şekilde anlayamadığımızı anlarsak katı kurallarla hareket etmeyiz. Ancak anlayışımız açıksa hareket ederiz ve işler bizim için iyi gider. Ancak bu hareket derin seviyede bir kavrayıştan gelmektedir. Tezat olarak, adviya yüzeysel algılama ile seçilir. Sanıyorum ki bir şeyi doğru görüyorum, o zaman bir harekete geçeyim ve sonrasında hata yaptığımı kabul edip, sonucunun iyi olmadığını kabul ederim. Bu durumda bizim iki tane algılamamız var: biri içimizden derin algılama ile "adviya" film tabakasız görüş ve diğeri yüzeysel ve adviya tarafından engellenmiş olan. Nasıl ki gözlerimiz transparan ve açık, algılamaız da aynı şekilde kristal açık ayna olmalıdır. Yoga'nın amacı bu adviya'dan oluşan film tabasını azaltmak ve doğru hareket etmemizi sağlamaktır.

Friday, January 28, 2011

Yoga Felsefesi

~Tapah Svadhyaya İşvara Pranidhanani Kriya Yoga ~
               Saflık, Hoşnutluk, Ciddiyet, Kendini Eğitme ve Tanrıya Adama bir Yoga Pratiğidir.
Yoga nedir sorusuna verilebilecek en kısa ve kabul edilebilir cevap bence; hislerin bedende uyandırılması ile bedene farkındalık getirmek ve bu farkındalık ile beden ve ruhun bir bütün olduğunu kavramaktır. Daha da yüksek bir kavrayışta ise ben ve diğerlerinin ayrı olmadıklarını, aslında "bir tekliğin" farkına varmaktır. Sonuçta yoga, samathi'ye yani aydınlanmaya giden yollardan biridir...
Ancak bu konuda benden daha (çok çok çok daha) iyi tanım yapacak kişiler var. Onların yorumlarına değinirsem:
Yoga, 6 kabul edilmiş Hint felsefesinin bir tanesidir. Patanjali'nin derleyip / düzenlediği Yoga Sutra'larınca aktarılmış 185 özlü deyişe dayanmaktadır. (Diğer felsefeler: Nyaya, Visheshika, Mimasa, Sankhya, Yoga, and Vedanta) Hint felsefesinde her şey insan ruhunun da dahil olduğu "Üstün Evrensel Ruh" ile içiçedir. Yoga sistemi bu şekilde adlandırılır çünkü o öğretir ki insan ruhu nasıl  birleşmiş veya nasıl bir üstün evrensel ruh ile nasıl bağlantılıdır ve öylesine güvenli bir özgürlüktedir
Bu yolu takip eden erkekler yogi, kadınlar ise yogini olarak isimlendirilirler. 
Yoga felsefesinin en önemli otoritesi olan Bhagavad Gita'da ilk 6 bölümde Sri Krisna Arjunaya yoga'nın anlamını üzüntü ve acıdan kurtuluş olarak açıklar  [Light of Yoga - BKS Iyengar]
Yoga altı Hindu felsefesinden yine biri olan Sankhya ile bağlantılıdır. Ancak Sankhya sisteminde Tanrı'dan bahsedilmemesi karşın Patanjali'nin Yoga Sutralarında Tanrı'dan bahsedilmekte ve Yoga'da ilerlemenin yöntemlerinden birinin de Tanrı'ya bağlılık olduğu ifade edilmektedir. Yoga'nın Sankhya ile bağlantısı Bhagavad Gita'da da geçmektedir ancak bununla Yoga'nın sadece pratik bir uygulamalar bütünü olduğu düşünülmemelidir.
Yoga tarzları içinde Jnana Yoga ve Raja Yoga her ikisi de bedene çok az vurgu yapan ve daha ziyade müdrikenin Tanrı'ya yöneltilmesine, tefekküre/murakabeye (meditatif)dayalı yollardır. (What is the Nature of the Yoga Pada) Beden duruşlarının en fazla kullanıldığı yoga biçimi olan Hatha Yoga'nın temel metinlerinden olan Swami Svatmarama'nın Hatha Yoga Pradipika adlı eserinin ilk dizelerinde dahi bu yoga biçiminin daha ileri bir yoga olan Raja Yoga için hazırlayıcı bir basamak olduğu ifade edilir. (Hatha Yoga Pradipika) Bu metinlerden doğrudan çıkarılacak sonuç, Yoga'nın günümüz batı dünyasında yaygın olduğu şekliyle sadece bir jimnastik türü gibi uygulanmasının Yoga'nın gerçeğiyle çok yakından ilişkili değil aksine Yoga'nın bu haliyle antik bir tefekkür yolunun kapitalist-liberal dünyanın (ki çoğunlukla batılı ülkelerin temsil ettiği bir dünyadır bu) bir versiyonu niteliğine büründüğüdür. [wikipedia.org]
Bir kaç küçük yorum:
  • Yoga yapmak için din değiştirmenize gerek yoktur, çünkü bir din veya dini ritüel değildir.
  • Herkes yoga yapabilir. Yoga yapmak için sadece zamana ve rahat kıyafetlere ihtiyacınız var. Esnek olmanıza veya saatlerce oturmaya dayanabilmenize gerek yoktur. Yaşınız kaç olursa olsun, iyi bir rehber eşliğinde yogadan keyif alabilirsiniz.
  • Yoga yaptıkça bedeniniz ve ruhunuz denge kazanır. Dolayısıyla bedeniniz için sağlıklı olan kiloya inebilir, daha dik oturup yürüyebilir, stresinizden arınabilirsiniz. Ancak düzenli bir yoga uygulması ile bundan çok daha fazlasını kazanabilirsiniz.
  • Yoga yapabilmek için üstün 6. hisse, derin/üstün yeteneklere ihtiyacınız yoktur. Sadece matın başına gelirsiniz ve uygulamaya başlarsınız
Yoga'nın 8 aşaması (ashtanga)
Patanjali’ye göre, ruhun ihtiyacı için 8 aşama belirlemiştir yoga için. Bunlar:
  1. Yama: Davranışlar
    1. Ahimsa: şiddetsizlik
    2. Satya: dürüstlük
    3. Asteya: çalmama
    4. Brahmacarya: bedensel zevkleri dizginleme
    5. Aparigraha: aç gözlü olmama
  2. Niyama: Tutum
    1. Sauca: Saflık, temizlik
    2. Santosa: Alçak gönüllülük
    3. Tapas: İstek, arzu
    4. Svadhyaya: İçsel Araştırma
    5. Isvarapranidhanat:Teslimiyet
  3. Asana: Asana, duruş ya da poz anlamına gelmektedir
  4. Pranayama: Nefesin kontrolü.
  5. Pratyahara: Algıların denetlenmesi 
  6. Dharana: Meditatif zihin
  7. Dhyana: Meditatif konsantrasyon
  8. Samathi: Aydınlanma
Yoga Türleri
  • Raja Yoga: Konsantrasyon, nefes denetimi, bedensel pozisyon, meditasyon ve kontamplasyon aracılığıyla zihni denetleme olarak tanımlanır. Fiziksel hareketleri ve nefes tekniklerinin, meditasyon ve araştırmalarla birleştirildiği okuldur. En çok bilinen Hatha yoga Raja yoanın bir tekniğidir. Sadece arınma eğzersizlerine bedensel pozisyonlara dayanmaktadır. Modern Yoga (power yoga, kundalini yoga vb) gibi yoga tipleri de Raja yoga'nın bir tekniğidir.
  • Bhakti Yoga : İlahiliğe sevgi ve tapınmayla erişmeyi önerir.
  • Karma Yoga : Eylem Yogası olarak adlandırılır. Yapılan tüm işlerin ve hareketlerin Tanrı'ya odaklı bir zihinle yapılmasıdır. Hizmet yolu olarak kabul edilir. Karma-Yoga kişinin görevlerini yerine getirmesini, bununla birlikte yerine getirdiği görevlerden bir karşılık beklememesini, yani yaptığı hareketlere ve sonuçlarına ilgisiz kalmasını önerir.
  • Jnana Yoga :  Bilgi yolu olarak kabul edilen Jnana-Yoga, aşkın realitelere, aydınlanmaya bilgi ve zihinsel analiz yoluyla ulaşmayı önerir. Bu sistemde gözlem, çalışma ve deneyim yoluyla kazanılmış bilgiler hakkında meditasyon yapılır.

Sunday, January 23, 2011

Dün Dündür Bugün Bugün Diyemediğimiz Bir Konu: Yoga Tarihçesi

Yoga hakkında az çok hepimizin bir fikri var ama bu konuda bilgimizi ve uygulamamızı derinleşebilmek için biraz başlangıcına dönmek ve çatısı hakkında da bilgi sahibi olmakta fayda var. Yoga'nın geçmişine kısa bir bakış, belki yoganın zengin geleneklerine değer vermemizi ve belki de Yoga'yı daha da anlayarak hayatımıza sokmaya yardımcı olacaktır. Kimbilir?
Yoga için medeniyet kadar eski derler. Gerçi bunu destekleyecek kanıtlar da biraz şüphelidir. MÖ 3000 yılına dayanan tabletlerde yoga asanalarının figürlerinin çizilmiş olması belki de başlangıç tarihi olarak kabul etmemizi sağlayabilir. Bununla beraber bu tabletlerin zaman ve mekan kesinliği olmadığı için, genel olarak yoga'nın tarihçesi 4 bölümde, Vedik Dönem, Ön Klasik Dönem, Klasik Dönem ve Modern Dönem incelenmektedir.

Vedik Dönem (mö 1500 öncesi)
Veda'ların varlığı ile başlayan dönem. Veda'lar Brahmanism'in kutsal yazmalarıdır. İlahilerin bir koleksiyonudur ve mutlak güce övgüler içermektedir. Vedalar aynı zamanda en eski yogic öğretileri de içermektedir. Aklın limitlerini aşabilmek için ritüeller ve seremoniler içermektedir.
Bu dönemde Vedik'ler, rishilerden veya vedik yogilerden kutsal harmoni içinde yaşayacaklarını öğrenmekteydiler. Rishilerin ayrıca üstün gerçekliği anlamaya yarayan spiritüel yetenelerinin de olduğu söyleniyor. Bu dönemde yogiler bir ormanda inzivada yaşamaktalarmış.

Ön Klasik Dönem (mö 1500 -  ms 500)
Upanişadların yazıldığı dönemdir. Upanişadlarda 200'e yakın kutsal kitap vardır ve bu metinlerde Tanrıya kendini adamaya dayanan gerçekliğin içsel görüşü aktarılmaktadır. Bu şekilde şu 3 görüş açıklanır: Üstün gerçeklik (Brahman), insanüstü kendilik (atman) ve ikisi arasındaki ilişki. Upanişadlar Veda'ların açıklanmasıdır aynı zamanda.
Hinduizm ve Budizm'de yoga'dan etkilenmiştir. Ancak Yoga, hinduizm veya budizm değildir. MÖ 500 yıllarında Bhavad Gita yazılmıştır. Şu an günümüze kalan en eski yazılı metin budur. Bu metinler tamamen yogaya dayanmakta ve yoga'nın eski bir uygulama olduğunu doğrulamaktadır. Ancak o da açıkça yoga'nın ne zaman başladığını belirtmemektedir. Gita'nın ana konusu ise yaşıyor olmak aktif olmak demektir ve zorluklardan kaçınmak için hareketlerimizin sevecen ve egoyu aşan şekilde olması gerektiğinden bahseder.
Gita, upanişadlar ve vedalardan daha ileri olarak, upanişadlardaki doktirinleri birleştirir. Gitada üç değerli yüz hayatımıza sokulmalıdır. Bunlar: sevgiyle teslimiyet (Bhakti), bilgi veya derin düşünce (Jnana) ve kendini düşünmeyen (karma) davranışlar. Gita'nın özelliği Bhakti Yoga, Jnana Yoga ve Karma yoga'nın birleştirilmeye çalıştırmasıdır. Aslında Gita Tanrı (Krişna) ile savaşçının (arjuna) sohbetlerini içermektedir.
Klasik Dönem (ms 500 - 19 yy)
Klasik dönemde Yoga Sutraların yazıldığı zamandır. Yoga Sutralar Patanjali tarafından 2. yy yazıldığı sanılmaktadır. Bu metinler klasik yogayı tanımlar ve standartlaştırır. 195 adet özdeyişden (sutra) oluşmaktadır ve Raja Yoga ve altındaki prensipleri, Patanjalinin 8 yolu olarak adlandırarak açıklamaktadır. Bunlar:
  1. Yama: Davranışlar
  2. Niyama: Tutum
  3. Asana: Asana, duruş ya da poz anlamına gelmektedir
  4. Pranayama: Nefesin kontrolü.
  5. Pratyahara: Algıların denetlenmesi 
  6. Dharana: Meditatif zihin
  7. Dhyana: Meditatif konsantrasyon
  8. Samathi: Aydınlanma
Patanjali her şeyin iki zıttan oluştuğuna inanmaktaydı: madde (prakriti) ve ruh (purusha). Ayrıca bu ikisinin ruhu temiz tutmak için ayrı olmasına gerek olduğuna inanıyordu. Beden ve ruhun bütünlüğünü ifade eden vedik ve ön klasik yogadaki sade zıtlık.
Patanjalinin sutraları o kadar baskındı ki bazı yüzyıllardan bazı yogiler sadece meditasyona fokuslanmışlar ve Asanaları ihmal etmişlerdi. Ancak bir süre sonra bedenin de bir tapınak olduğu inancı gelmiş ve asanalara yeniden dikkatler yönelmiştir. Bu defa da yogiler, yoga tekniklerini kullanarak bedeni değiştirmeye ve hatta onu ölümsüz yapmaya çalışmışlardı.

Modern Yoga (19 yy sonrası)
Yoga'nın batı ile buluşması 19 yy da başlar. Krisnamacarya ve öğrencilerinin yardımı ile yoga, hem yeniden dirilir, hem de  dünyaya yayılmaya başlar. Bugün sıklıkla duyduğumuz ashtanga yoga, hatha yoga, power yoga gibi yoga türleri onun öğrencileri tarafından dünyaya yayılmıştır. Özellike 4 öğrencisinin ekollerini internet aramalarında sıklıkla bulabilirsiniz: BKS Iyengar, Indra Devi, Patabi Jois ve Desikachar...
Krisnamacarya'nın öğrencileri ile yoga hindistan dışına ilk defa çıkar ve ilk defa da kadınlar yoga yapmaya başlarlar.
Artık bu ve diğer tüm kendini yetiştiren yoga üstatlarının kendi akışları ve kendi ders tarzları olduğunu bence rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında yoga günümüzde çok çeşitli, çok renkli ve herkesin kendi tercihine bırakılmış ama bir yandan da kaynağından uzaklaştığı söylenebilir...
Kaynaklar
www.Yoga.net.au
www.abc-of-yoga.com
www.muhteva.com

Wednesday, January 19, 2011

Asanalar: Tadasana

Tadasana - Dağ pozu

Tadasana ayakta pozların temelidir. Aslında yapması kolay görünen bu poz, tüm pozlar içinde bu anlamda en yanıltıcı ve en  zorlayıcı olanlardan biridir.

Faydaları:
  • Denge
  • Kilo kontrolü
  • Konsantrassyon
  • Sabır
Pozun uygulanması:
  1. Matın önünde ayakta durun ve ayaklarınızı birleştirin. Her iki ayakta eşit olarak yük var, çene yere paralel olacak şekilde durun.
  2. Ayak tabanının 4 köşesini zemine sağlam olarak yerleştirin.
  3. Ayak parmaklarını yerden kaldırın ve parmakların aralarını açarak yere yeniden yerleştirin. Bunu yaptığınızda bacak kaslarının aktif olduğunu farkedeceksiniz. 
  4. Bütün bacak kasları aktiftir. Derin bir nefes alarak omurganızın nefesle birlikte yükseldiğini ve uzadığını farkedin.
  5. Nefes verirken omuzlar arkaya ve geriye rahatça dökülüyorlar. Bacak kasları hala aktif ve kalçalar rahattır. Yüz kasları, çene boğaz, göz kenarları ve kaşlar gevşektir. Bu şekilde nefes alıp vermeye devam edin.