Monday, January 31, 2011

Yoga Pratiğinin Kaynağı 2. bölüm (Desikachar - The Heart of Yoga)

Adviya'nın Dalları
İlk görüş veya doğrudan hissettiklerimiz veya algılarımız çok nadiren yanlış çıkar. Avidya da nadiren kendini avidya olarak gösterir. Gerçekte, avidyanın özellklerinden biri saklanmış kalmasıdır. Avidyanın dallarının özelliklerini tanımlamak kolaydır. Eğer bunların bizde yaşadığına dikkat edersek, avidyanın varlığını fark edebiliriz.
İlk Avidya'nın dalı egodur. Bizi şu tarz düşüncelerin içine itmesinden onu tanıyabilirsiniz: "diğer insanlardan daha iyi olmalıyım", "ben en muhteşemim"* "haklı olduğumu biliyorum". Bu dal yogada "asmita" olarak adlandırılır. 
İkinci dal kendini istekler ile gösterir. Bu dal da raga olarak adlandırılır. Biz bugün onu istiyoruz. Bugün ihtiyacımız olduğundan değil çünkü, dün keyif vericiydi. Örneğin dün bir bardak meyve suyu içtim ve çok iyi geldi, çünkü ihtiyacım vardı. Bugün de içmek istiyorum ama belki bugün buna ihtiyacım yok. Sahip olmadığımız şeyleri isteriz. Yapabildiklerimiz veya sahip olduklarımızı değil, daha da fazlasını istiyoruz. Gitmesini istediğimiz şeyleri tutmak istiyoruz. İşte bu ragadır.
Dveşa, avidyanın 3. dalıdır ve raganın tam olarak karşıtıdır. Dveşa'da her şeyi reddetmekle kendini ifade eder. Bazı zor deneyimlerden sonra bunları tekrarlamaktan korkarız. Dolasıyla insanları, düşünceleri veya o durumla ilişkili her ne varsa onları reddeder, bize tekrar acı vermemesi için uzaklaştırırız. Dveşa aynı zamanda aslında tanıdık olmayan, ortak bir geçmişe, bir hikayeye sahip olmadığımız, pozitif veya negatif olmayan şeyleri de reddetmemize neden olur. Bu reddediş formlarının hepsi dveşa'dır.
Sonuç olarak abhinivesa korkusu vardır.Bu herhalde adviyanın en gizemli dalıdır ve günlük hayatımızın her dalında gözlemlenebilir. Belirsizlik hissederiz, hayattaki pozisyonumuz hakkında şüpheler duyarız, diğer insanların bizi negatif yargılamasından korkarız. Eğer hayat stilimiz tedirginlik verici ise kendimizi belirsizlikte hissederiz. Yaşlanmayı istemeyiz. Bu his belirtileri adviya'nın dördüncü dalı olan abhinivesa'nın ifadesidir.
Adviyanın bu dört dalı beraber veya tekil bile olsalar algımızı karıştırırlar. Bunların sayesinde adviya biliçaltında sürekli aktiftir ve bunun sonucu olarak biz kendimizi tatminsiz hissederiz. Örneğin bir sınıfta asanaları uygularken başkaları ile kendimizi kıyaslayabiliriz. Fark ederiz ki birisi bizden daha esnektir ve bu bizde tatminsizlik oluşturur. Yine de asanaların uygulanması bir spor yarışması değildir. Birinin bizden daha çok öne kapanabiliyor olması onun bizden daha üstün seviyede olması anlamına gelmemektedir. Bu tip kıyaslamalar üstünlüğün hissedilmesinden kaynaklı mutluluklara veya aşağı seviye hissedilmesinden doğan mutsuzluklara neden olmaktadır.Bu tarz tatminsizlikler bizde kalıcı etkilere sahiptir ve bizi yalnız bırakmazlar. Her iki durumda da hislerimizin temeli bizim için hala gizlidir.
Avidya'nın varlığı hakkında size kendimden bir örnek vereyim. Yoga Sutralar hakkında bir konuşma sırasında sanırım bir hata yapmışım. Normalde bu durumu kabul eder ve özür dilerdim. Bu defa bir arkadaşım bana bu muhteşem metinler hakkındaki yorumlarımın hatalı olduğunu söyledi. İçimde şiddetli bir acı hissettim. Kendimi hasta hissettim. Asmita'nın etkisi altında muhtemelen arkadaşımın haksız ve benim haklı olduğumu ispata çalıştım. Ya da abhinivesa beni geri çekti. Her ne olursa, ben bu eleştiriyi kabul etmek ve yeni bilgiler öğrenmek yerine, onu reddettim.
Avidya'nın dalları genişledikçe bizim doğru yargılama yapamadığımız için hatalı hareketler yapma olasılığımız artmaktadır. Ne zaman bir problemi gördüğümüzde onun oluşumunda avidyanın enstrümanlarının varlığını kabul edebiliriz. Yoga avidya'nın etkilerini azaltır ve gerçek algılama onun yerini alır.
Avidya'nın onun varlığında değil, yokluğunda daha iyi algılarız. Ne zaman doğru bir şey görsek orda etkileyici bir huzurda vardır. Gerginlik hissetmeyiz, kargaşa yoktur, üzüntü yoktur. Örneğin ne zaman bilinçli bir şekilde yavaş yavaş konuşsam, sessizlikten gelen baharı hissederim ve vidya, açık anlayış benimledir. Ama eğer ki ne söylediğim hakkında emin değilsem hızlı konuşmaya çalışırım. Gereksiz kelimeler kullanırım ve cümlelerimi yarım bırakırım. Öyleyse ne zaman anlayışımız açık, kendimizi içten içe sakin ve sessiz hissederiz.
Metanet ve Değişim
Eger yoga kavramlarını onaylıyorsak, gördüğümüz her şey, deneyimlerimiz ve hislerimiz birer ilizyon olmaz: gerçek ve doğrudurlar. Her şey gerçektir, hatta rüyalarımız, idealllerimiz ve fantezilerimiz. Hatta avidya bile gerçektir. Bu kavram satvada'dır.
Yogada gördüğümüz ve deneyimlerimiz gerçek ve doğru olsa da tüm formlar ve içerikler sürekli değişim içindedir. Bu sürekli değişim kavramı parinamavada olarak bilinir. Bugünkü bakış açımız, tıpkı dünkü gibi olmak zorunda değildir. Çünkü durum, onunla ilişkilerimiz ve biz değiştik bu arada. Bu sürekli değişim görüşü avidyanın varlığını engellemez. Eğer bir şeyler kötü giderse, her zaman daha iyisi için değiştirebilirler. Tabi ki, her zaman kötü de gidebilirler! Hiç bir zaman hayatta neler olacağını önceden bilemeyiz ve işte dikkatli olmak bu yüzden önemlidir. İşler iyi veya kötü gidişi bizim kendi hareketlerimizin hatrı sayılır miktarıdır. Düzenli yoga pratiğinin önerisini takip eden diğer esas uygulama boyunca bizim her an anda kalmamızı sağlamayı öğrenmektir. Böylece daha öncesine göre daha da ilerleme kaydetmiş oluruz.
Yoga, içimizde son derece gerçek olan, başka hiç bir şeye benzemeyen ve değişmeyen fikire bağlanır. Bu kaynağa pruşa veya drastr yani görülen veya dosdoğru görülen olarak anlamlandırabiliriz. Bir nehirde yüzerken nehiri göremeyiz, o sırada onu fark etmek güçtür. Çok fazla hareket ettiğimiz için onun akışını göremeyiz. Ne zaman ki kıyıya çıkıp, kendimizi sabitledik, artık nehrin nasıl aktığını rahatça görebiliriz.
Prusa neyi ne kadar görebildiğimizi ifade eder. Bu içimizdeki hatasız algıladığımız güçtür. Yoga uygulaması bu engellenmemiş bakışın basitçe olmasını teşvik eder. Aklımız avidya ile çevrildikçe algılarımız bulutlanır. İçimizde ne zaman sükutu hissetmeye başlarız, o zaman gerçekten anlarız ve bu öyle bir anlayıştır ki bizi doğru hareketlere yönlendiren hayatımızda güçlü ve pozitif bir etkisi olur. Bu avidyayı azaltan doğru algılayış genellikle bir anda oluşmaz. Beden ve vücut algının belirli patternlerine alışkındır ve bunlar yoga uygulaması boyunca değişmeye meyillidirler. Yoga sutralarında denir ki insanlar yoga uygulamalarına başladıklarında açıklığın ve bulutlanmanın dalgalanmasını tecrübe ederler. Bu da bizim pek çok farklı açıklığın beynimiz ve algımızda gerçekleştiği periyottan geçtiğimiz demektir. Zaman geçtikçe daha az açık olmayan ve daha fazla berraklık olacaktır. Bu kaymayı tanımak ilerlememizi ölçmemiz için bir yoldur.
Bir kişi daha iyi olmak için yogaya başladığında bu asmita'nın (ego) göstergesi değil midir? Böyle bir soru bizi avidyanın anlamı konusunda önemli bir keşife götürür. Avidyaya bağımlıyız ve doğrudan veya dolaylı yollardan fark ediyoruz ki onunla ilgili ne yapmamız gerektiği netleşiyor. Bazen ilk adım daha iyi olma ihtiyacı veya tamamlandığını hissetmek olabilir. Bu tıpkı "fakirim, ama daha zengin olmak istiyorum" veya "doktor olmak istiyorum" demektekten farklı değildir. Birilerinin "ben kendimi geliştirmek istemiyorum" diyeceğinden şüpheliyim ve eğer ilk adım daha iyi olmak gibi bir arzudan bile gelse, egodan bile kaynaklı olsa hala doğru bir adımdır. Çünkü bizi yoganın ilk basamaklarına götürür. Ayrıca biz asla kişisel gelişimin o ilk basamaklarında kalmayacağız. Yoga sutralara göre tanıma avidyanın fethi ve onların etkileri sadece tırmanmakta olduğumuz merdivenin birer basamaklarıdır. Daha iyi olmaksa merdiven basamaklarından biridir. Ve şu gerçektir ki yoga uygulaması konsantrasyon yeteneğimizi ve bağımsızlığımızı dereceli olarak geliştirir. Sağlığımız, ilişkilerimiz ve yaptığımız herşeyi geliştiririz. Merdivenin bu ilk basamaklarından daha yukarda başlasaydık o zaman belki yogaya da ihtiyaç duymazdık.
Bu merdivene nasıl tırmanırız? Patanjalinin yoga sutralarında bize yardımcı olacak üç şey önerilir. Birincisi Tapas. Tapas kelimesinin kökü tap yani kalp veya arınmadır. Tapas kendimizi sağlıklı ve içten içe arındırmak anlamına gelir. Tapas günah çıkarma, çile çekme veya katı diyet olarak da tanımlanabilir. Fakat yoga sutralarda asana ve pranayamaları yani fiziksel ve nefes egzersizlerini uygulamak olarak belirtilmiştir. Bu egzersizlerin bize diğer faydalarının yanı sıra bloklardan ve sağlığı bozan diğer şeylerden kurtulmamıza yardımcı olur. Asana ve pranayamaları uygulayarak tüm sistemimizi etkilememiz mümkün olur. Bu aynı altın cevherini ısıtarak saf halini elde etmeye benzer.
Yoganın basamaklarını keşfetmemizi sağlayan ikinci anlam svadhyaya'dır. Sva'nın anlamı öz ve adhyaya da çalışma ve araştırma olarak çevrilebilir. Svadhyayanın yardımı ile biz kendimizi daha iyi bilir hale geliriz. Biz kimiz, neyiz, bu dünya ile ilişkilerimiz neler? Bunlar bizi sağlıklı tutmak için yeterli değildir. Kim olduğumuzu ve diğer insanlarla olan ilişkilerimizi bilmeliyiz. Bedenimizde olduğu kadar aklımızda da temiz bir ayna yoksa bu hiç kolay değildir. Fakat okuyup çalıştıklarımızdan ve tartıştıklarımızın geri dönüşleri üzerinden aklımızın yansımasını görebiliriz. Bu özellikle şu metinler üzerinde çalışıldığında muhteşemdir: Yoga Sutra, İncil, Mahabharat ve Kur'an. Bu metinleri çalışarak kendimizi görebiliriz.
Yoga sutralardaki üçüncü olası yol ise yoganın uygulama aşaması olan isvarapranidhana. Bu terim çoğunlukla Allah aşkı olarak geçer, aynı zamanda da bir hareketin kalitesi anlamına da gelir. Asana ve pranayamaları çalıştıkça kendimizi sağlıklı tutar ve davranışlarımızın birer yansıması olmaktan uzaklaşırız. Aynı zamanda karıyerimiz devam eder, nitelik kazanırız ve hayatımızın geri kalanı normal şekilde devam eder. Her şey olabildiğince iyi gider. Ancak hareketlerimizin meyvelerinden asla emin olamayız. Bu nedenle beklentilerimizden uzaklaşıp davranışlarımıza daha fazla dikkat göstermek iyi olacaktır.
Neticede bu üç yol sağlık, araştırma ve hareketlerin kalitesi insan davranışlarının tüm spektrumunu kapsar. Eğer ki sağlıklıysak, kendimiz hakkında çok şey biliyorsak ve hareketlerimizin kalitesini arttırdıysak daha az hata yaparız. eBu üç belirgin konu üzerinde çalışarak avidyayı azaltmak önerilir. Hep birden bunlar kriya yoga yani hareket yogası olarak bilinir. Kriya kr kelimesinden yani yapmak kelimesinden gelir. Yoga pasif değildir. Hayata katılmak zorundayız. Bunu yapmak içinde kendi içimizde çalışmalıyız.
Yoganın iki şeyin birleşerek tek olduğu açıklamıştık. Ayrıca eğer ki ulaşılamayan bir noktaya veya poza ulaşılmak isteniyorsa yoga, davranışlardaki incelik demektir. Davranış yogası, kriya yoga oluşun bir aşaması olarak yogayı yapmamız anlamına da gelir. Her ne kadar yoganın bir parçası olsa da kriya yoga, yoganın hayatın tüm yönlerince daha iyiye doğru değişime neden olan pratik bir branşıdır.
SON

No comments:

Post a Comment